Filozof Seneca’nın felsefe ve düşünme kavramları için Yaşamın Kısalığı Üzerine adlı eserinde dile getirdiklerini, biraz genişleterek “okuma” olgusuna uyarlamayı deneyebiliriz.
Deneyelim:
Okuyanlar, yaşam sürelerini uzatırlar. Çünkü okuyanlar kendi yaşam sürelerine her çağı, geçmişi ve hatta geleceği katarlar. Yani okuyan, hiçbir devirden yoksun kalmaz, hepsine erişir. Okumayan insanın ömrü sadece yaşadığı yıllarla sınırlıdır. Oysa okumak bu sınırları yüzyıllara, bin yıllara uzatır. Okuduğumuz her eser bizi o devre götürür, o devri öğretir ve o devirde yaşatır. Okuyan kişi yaşam sınırlarını olağanüstü ölçüde genişletebilir. O, tüm çağların “beyi” olur. Zamanın her türünü bir araya getirmek onun yaşamını uzun kılar. Kısaca, okumak, yaşamı uzatır.
Okuyarak insan doğasının sınırlarını da aşabiliriz. Örneğin, görebildiklerimiz, duyabildiklerimiz, dokunabildiklerimiz, duyumsadıklarımız (hissettiklerimiz) görme, duyma ve dokunma alanımızdaki somut şeylerdir. Oysa okuyarak görme, duyma, dokunma alanlarımızın binlerce kilometre ötesindekileri görebilir, duyabilir, dokunabilir ve duyumsayabiliriz.
Okumayan kişinin tanıdığı, sevdiği, konuştuğu, görüştüğü kişi sayısı yaşadığı çevre ve sayı ile sınırlıdır. Oysa okuyan birisi, okuduğu her kitaptaki her karakterle, başka toplumlarda, ülkelerde ve hatta gezegenlerdeki kişilerle tanışır. Okumak yaşam çevresini genişletir.
Günümüzün aceleye dayalı ve başarıya odaklı, “işi başından aşkın” dünyasının insanları içinde yalnızca zamanını okumaya verenler özgürdür. Okumak, düşünme kapasitemizi, becerimizi ve sınırlarımızı genişletir. Yani, okumak aklımızın sınırlarını genişletir, aklımızı büyütür. Okuyan kişi kuşku duyan ve eleştirel bakabilendir. Düşünmek, eleştirel bakmak ve kuşkuculuk özgür düşüncenin kaynağıdır. Özgür irade özgür düşünme ile başlar. Ve özgür düşünebilen kişi özgürdür. Kısaca, okuyan düşünür ve düşünen özgürdür.
Okumanın oluşturduğu eleştirel bakış, kuşkuculuk ve özgür düşünme yaratıcı ve yenilikçi düşüncenin de kaynağıdır. Okuma, yaratıcı ve yenilikçi kılar.
Okumak kişide temel evrensel insani ilkelerden “hoşgörüyü” geliştirir. Kitaplarda yüzlerce hayatı, karakteri, insanı, canlıyı, durumu, toplumu, bireyi, öyküyü okuyan kişi başka hayatların olduğunu, olabileceğini, daha ötesi olması gerektiğini öğrenir, benimseyerek kabullenir. Başka olanın da var olma hakkı olduğunu, buna karşı çıkmanın gerçekçi ve insani olmadığını düşünme olgunluğuna erişir. Okumak, insanı hoşgörülü yapar.
Okuyan kişi için bütün yollar, kapılar ve pencereler açıktır. O, istediği yere parasız gidebilir, istediği kapıdan ve pencereden yeni odalara girebilir, yeni evleri ziyaret edebilir. O, okuyarak, kitaplar dünyasına girerek istediği yerlerde, istediği kadar, üstelik bedava yaşayabilir.
Okuyan kişinin istediği zaman danışabileceği, öğüt alabileceği, dertleşebileceği, aşağılanmadan gerçeği duyabileceği, kendisini bırakabileceği, güvenebileceği, kendisini geliştirecek, biçimlendirecek, aldatmayacak binlerce arkadaşı, dostu var demektir. Üstelik bu arkadaşlarının hiçbirisi bunun için bir karşılık beklemez. Kitaplar karşılık beklemeyen, sadece verici, sınırsız verici olan arkadaşlardır, dostlardır.
Okumak, Seneca’nın burada uyarlanmaya çalışılan saptamaları dışına çıkılarak yazılabilecek ruhsal gelişim, dil-beyin-kişilik gelişimi, eğitim verimliliği, iletişimi güçlendirme vb. pek çok işleve sahiptir. Ancak biz burada sadece Seneca’nın düşünme-felsefe-yaşamın kısalığı bağlamındaki yaklaşımı çerçevesinde yazma cüretinde bulunduk!
Seneca’nın dediği gibi, “insan, ne yazık ki yaşamının sadece bir bölümünde yaşar!”
Yaşamımızın “sadece bir bölümünde yaşamamak” için de okumak gerek.
29 Ocak 2019
Leave a Reply