Posted by: bluesyemre | April 19, 2020

#COVID-19 ilacı #TuvaletKağıdı değil. O halde nereye koşuyor bu insanlar?

teyit org

Türkiye rakamlarını bulmak zor, ama Britanya’da ortalama bir erkeğin günde en az 45 dakikasını tuvalette geçirdiği söyleniyor. Kadınlar için ise bu süre haftada 85 dakika. İçindeyken enine boyuna düşündüğümüz, hatta birçok sorunumuza çözüm bulduğumuz, ancak kendisi hakkında pek de düşünmediğimiz tuvaletlere haksızlık mı ediyoruz? COVID-19 salgını, her gün yolumuzun düştüğü mahrem ayin yerlerimize yakından bakmak için güzel bir fırsat. Neden mi? Ülkemizde pek o kadar yankılanmadı ama salgın özellikle Avrupa ve ABD’de tuvalet kağıtlarının dibine kıran girmesiyle özdeşleşti. Evde tuvalet kağıtlarından kale yapan mı dersiniz, ev hayvanları için engel kuran mı? Peki neden hacetimizi gidermemize yardım edecek ekipmandan yoksun kalırsak diye bu kadar kaygılıyız?

a93b0e90-7efe-49e7-9c58-d46d3b435687

Tuvaletin kısa tarihi

Çoğumuz geçmişte yaşayanların bizden daha “ilkel” olduğunu düşünmeye meyyalizdir. Çağdaş tuvaletler ile atalarımızın kullandıkları arasında bazı teknolojik farklar vardı elbette. Ancak bundan binlerce yıl önce bile, insanın eseriyle geçirdiği süre değerliydi ve bugünkü tuvaletlere benzer, sıcak suyun olduğu ve kanalizasyon sistemine bağlı tuvaletler vardı.

Antik Roma’da “latrina” olarak adlandırılan umumi tuvaletler, aynı anda birden fazla kişinin ihtiyacını gidermesine olanak sağlıyordu. Kahvehanelerde oturmaya alışanlarımız için garip gelecek, ama Roma’da tuvaletler hemcinsler için birer sosyalleşme mekanıydı. Biraz daha zengin olanlarsa meskenlerine özel tuvalet yaptırma şansına sahipti. Tuvalet, tarihteki ilk “bacasız sanayi” örneklerinden de biri. İdrar, Roma’da kumaş parlatmakta kullanılıyordu. O dönem sokakta yürüme şansınız olsaydı “pardon bir şey sorabilir miyim” diyerek yanınıza yaklaşan ve idrarınızı isteyen tuvaletçilerle karşılaşma şansınız yüksekti. Sonrasında devlet sektöre el attı ve İmparator Vespasian (İ.Ö. 9-79) döneminde şehrin idrarı kumaş parlatıcılarına ihaleyle satıldı.

7cf7d73b-7217-4e24-9c08-59853b19361e

Antik Roma’da tuvalet kullanımını gösteren bir illüstrasyon.

İlkel kabile ya da tuvalet alışkanlıkları görece gelişmemiş toplumlar, etrafını ağaç dalları ve hasır örgülerle kapattıkları kuyularla işini gördü. Ortaçağ’dan sonra şehirlerin büyümesi, işleri zorlaştırdı. Londra’daki Fleet Nehri’ne dökülen dışkı, akarsuyu durgunlaştırınca kokudan rahatsız olan bölgedeki keşişler parlamento önünde eylem yaptı. Rönesansla beraber mahremiyet ihtiyacı gelişti ve tuvaletler tahtadan yapılan bölümlere alınmaya başladı. 1596’da Kraliçe Elizabeth’in torunu Sir John Harrington saraya gelişmiş bir tuvalet yaptırdı. Ancak Harrington daha sonra kraliçenin tuvaletini alaya aldığı The Metamorphosis of Ajax isimli kitabı yazınca sürgüne yollandı ve tuvalet kapatıldı. (Gündelik Hayatımızın Tarihi, Kudret Emiroğlu

Tuvalet, ya da daha genel olarak uygun bir atık bertaraf sisteminin yokluğu, endüstri devriminin ardından kalabalık kentlerde büyük sorunlara ve peşpeşe patlayan kolera salgınlarına neden oldu. 1831’de Londra’da ortaya çıkan kolera salgını, ülkede tuvalet alışkanlıkları ve kanalizasyon sisteminde de bir devrime neden olacaktı. Gabriel Garcia Marquez’in “Kolera Günlerinde Aşk” romanından, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçerken “Bu insanlar nereye pisleyecekler?” sorununun hala çözülememiş olduğunu anımsarsınız. Bugün dahi, yılda 100 binden fazla kişi temiz su ve kanalizasyon sistemi eksikliğinden dolayı koleradan yaşamını yitiriyor.

Aslında klozet modern halini 1780’lerde Alexander Cummings ve Josep Bramah’ın çalışmalarıyla aldı. Sızıntı yapmayan ve daha az koku üreten klozetler, 1850-90 yılları arasında ABD’de iyice gelişti. 20. yüzyılın ilk yarısında ABD Patent Bürosu’na 350’den fazla klozet tasarımı başvurusu yapılmıştı bile.

Avangart müteşebbis Kibar Feyzo

Aşkından kimi zaman kuş olup daldan dala uçan, kimi zaman da kendini minareden atmaya çalışan Feyzo, taksitle sahip olduğu Gülo’nun başlık parasını ödeyebilmek için birçok girişimde bulunur. Yine parasının çıkışmadığı bir anda Feyzo, şehirde gördüğü paralı tuvaletleri örnek alarak köyün ortasına umumi bir hela kurar. Köy halkı için oldukça yeni olan tesis “arvatlar” ve “erkek” olarak ikiye ayrılır. Aslında Feyzo’nun bu ayrımı yapması, 1739’da Paris’te düzenlenen bir parti öncesinde lazımlık olarak kullanılan oturakların farklı odacıklara konması, üzerine de “hanımlar” ve “beyler” yazılmasından yüzyıllar sonraydı. Tesise ilgi yoğun olsa da, filmde tuvaleti sadece erkeklerin kullandığını görürüz. Toplum Kibar Feyzo’nun avangart tutumuna hazır değildir.

df79cbc3-0916-4e41-b5ea-7146901db53a

Yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın üstlendiği 1978 yapımı film toplumdaki bazı normları eleştiriyor.

Kavramın “ayıp” karşılanması tuvalet kelimesinin Türkçede üstü kapalı sözcüklerle karşılanmasına da yol açmış. Nitekim Feyzo’nun tesisi köylüler tarafından daha resmi bir ifade olan abdesthane olarak adlandırılır. Sık duymadığımız kenef sözcüğü korunak ya da sığınak anlamına gelir. Hela, Arapçada tenha yer ifadesini karşılar. Ayakyolu, tuvaletlerin dışarıda olduğu döneme bir atıftır. Memişhane de ayakyolunun Arapçadaki karşılığıdır. Yine tuvaleti karşılayan yüznumara ifadesi Fransızca numarasız anlamına gelen “sans numero” sözcüğünün yanlış tercümesiyle Türkçeye dahil olmuştur. Günümüzde sık kullanılan WC İngilizce “water closet”in kısaltmasıdır. Tuvalet kelimesi ise ilginç bir şekilde masa üstünde bulunan makyaj, saç bakımı ve kadın donanımı anlamına gelen “toilette”den geliyor. Yani eylemin kendisine gönderme yapan her bir sözcük zamanla “kirlenmiş”, yerine daha kibar yenisi konmuş, o da kirlenmiş, yenisi konmuş. Son dönemlerde tuvalete gitmenin adının, “lavaboya gitmek” halini almasını düşünün. Eylem değişmediği sürece sözcükler yetersiz kalıyor.

Cafer kağıt getir
Tuvalette temizlenmek için kağıt kullanımı ise pek öyle yeni değil, eski Çin’e kadar uzanıyor. 589’da üstlerinde bilgelerin adının olduğu kağıtların tuvalette kullanılmaması için Çin’de bir ferman yayımlanmış. 1391’de imparator ve ailesinin kullanması için yılda 15 bin adet yumuşak tuvalet kağıdının tedarik edilmesi kararlaştırılmış. O yıllarda kağıdın son derece değerli bir ürün olduğu düşünüldüğünde, Çinlilerin hacet keyfine düşkün olduğu söylenebilir. Modern anlamda ilk tuvalet kağıdı ise ABD’li girişimci Joseph Gayetty tarafından 1857 yılında kullanıma sunulmuş. Ancak başta pek talep görmediğinden kısa süre sonra piyasadan kalkmış.

Ancak şu sıralar tuvalet kağıdı tarihte hiç görmediği kadar talep görüyor. Tuvalet kağıdı, bizi yeni koronavirüsten koruyacak bir materyal değil, ama buna rağmen insanlar akın akın tuvalet kağıdı istifliyor. Popüler alışveriş sitesi Amazon’da 14 Mart 2020’de en çok aratılan ürünler içinde tuvalet kağıdı da vardı. ABDİnglitere ve Avustralya’daki marketlerde tuvalet kağıtları yağmalanmış durumda. Talep bu kadar fazla olunca, tuvalet kağıdı fiyatları ABD’de geçen yılın Mart ayına göre yüzde 190 yükselmiş. Bu ülkeler aynı zamanda dünyada en çok tuvalet kağıdı tüketen ülkelerin başında geliyor. Örneğin ABD’de yaşayan bir vatandaş yılda ortalama 20 bin yaprak tuvalet kağıdı kullanıyor.

bfe8c5ca-8951-4cba-a26e-ce73f39a6e1d

Avustralya’nın Melbourne kentinde boş kalan bir tuvalet kağıdı reyonu.
Gelelim bu davranışın altında yatanlara. Sürü psikolojisi bunlardan biri. Kriz zamanlarında nasıl davranmaları gerektiği konusunda bilgi sahibi olmayan kişiler, diğerlerinin yaptıklarını taklide yönelebiliyor: “Herkes istifliyorsa ben de istiflemeliyim, gereksiz olsa herkes yapmazdı.” Her şeyi kontrol etmeye çalışan bir tür olmamızın da hucümla alakası var. Bu yeni bir virüs ve hakkında pek az şey biliyoruz, yaşananlar üzerindeki denetimimizin normalin de altına indiği zamanlardayız. Hal böyleyken marketten aldığımız birkaç rulo, güven hissi veriyor olabilir. Her şeyi kontrol edemiyoruz, ama kilerdeki ruloları sıra sıra dizebiliyoruz. Sıfır risk yanlılığı da (zero risk bias) davranışı anlamamıza yardım edebilir. Sıfır risk yanlılığı, riskleri daha büyük miktarda azaltmak yerine, küçük riskleri ortadan kaldırma arzusu olarak tanımlanabilir. Yeni koronavirüs tehlikesini tamamen ortadan kaldıramasak da, evdeki tuvalet kağıdının tükenme riskini ortadan kaldırmak için kendimizi marketlere atıyoruz. Son olarak sevindirici bir haber verelim: İstifçilik yapan tek tür değiliz. Sincaplar, bazı kuş türleri ve ateş karıncaları da benzer davranışlara sahip.
Bir influencer olarak Hasan Mutlucan
Pandemi sırasında hangi ülkede neye talebin arttığı değişkenlik gösteriyor. Bazı ülkeler tuvalet kağıdı stoklarken, Türkiye’de talep makarna ve unlu mamullere idi. Bunu belirleyense büyük ölçüde ülkelerin hafızaları. Örneğin tuvalet kağıdı krizi ABD’de eski anıları depreştirmiş olabilir. 1973 yılı Amerikalılar için çetin geçiyordu. Borsanın çöküşü ve petrol krizi gibi gelişmeler, bazı ürünlerin arzında sorun yaratmıştı. Ülkede tuvalet kağıdının tükeneceği söylentileri ayyuka çıktığı sırada, televizyon sunucusu Johnny Carson, ekranda ülkede tuvalet kağıdı kalmadığına dair bir şaka yapınca, insanlar bu şakaya gülmek yerine marketlere koştu. Krizin fitilini ateşleyen Carson, daha sonra özür diledi ama olan olmuştu. Türkiye’de insanların marketlere koşmasını ise ABD’deki gibi sunucular değil, sanatçılar sağlıyor. Eskiden Hasan Mutlucan’ın heybetli sesinden “Yine de şahlanıyor aman” parçasını duyan büyüklerimiz, darbe olduğunu düşünerek makarna almak için marketlere koşarmış.

a7d7255f-7b44-4c4f-ae8d-3354499eb239

Sanatçı Hasan Mutlucan 2011 yılında hayatını kaybetti.

Avustralya’daki marketlerde tuvalet kağıdı kalmaması Fransızların 1530’larda bulmakla övündüğü ve bir tür taharet sistemi sayılabilecek “bidet”ye ilgiyi artırmış. Habere göre yine bir tür taharet sistemi olan “shatafa”yı kullanan Ortadoğu halkları diğer ülkelerdeki tuvalet kağıdı krizini gülerek izliyor. Bidet ve shatafanın birleşimi sayılabilecek taharet musluğu ise, daha yapıcı bir çözüm. Japonya’daki tuvaletlerde de bazıları epey tumturaklı yıkama donanımları bulunuyor.

1553’te Osmanlı’yı ziyaret eden Alman seyyah Hans Dernschwam ülkedeki tuvalet alışkanlığı üzerine bir şeyler karalamış. Şöyle aktarıyor Dernschwam: “Her Müslüman söylemesi çok ayıp, kendini kirletmiş çocuk gibi önünü arkasını iyice yıkar. Bunun için abdest bozmaya gitmeden önce herkes beraberinde küçük bir ibrik içinde su götürür. Erkek olsun kadın olsun herkes kıçını iyice temizler. Bu çok pis bir iş.” 

Kibar Feyzo da Dernschwam’ı haklı çıkarır gibi sırada bekleyenlerin eline birer ibrik tutuşturur. Artık taharetlenme ile birlikte tuvalet kağıdı da kullanıyoruz. Bir firmanın yaptırdığı 2016 tarihli bir araştırmaya göre, Türkiye’de kişi başına düşen temizlik kağıdı tüketimi 5,7 kilogram. Kuzey Amerika’da bu rakam 20 kilograma kadar çıkmış. Belki de tuvalet kağıtları için o kadar paniğe kapılmıyor oluşumuzun altında bu fark yatıyor. En kötü yıkar geçeriz.

“Elimdeki tuvalet kağıdının ne kadar yeteceğini kestiremiyorum ya da bu durum beni kaygılandırıyor” derseniz, markete koşmadan önce sakin olun. Evde kaç rulo tuvalet kağıdı kaldığını sayın ve bu maile cevaben yazın. Tuvalet kağıtlarınızın ne kadar yeteceğini bazı araçlar üzerinden beraber hesaplayalım. Ne dersiniz?

Tekrar görüşmek dileğiyle, sağlıcakla…

 


Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Categories

%d bloggers like this: