İngilizce kelimeler, tıpkı Türkçede olduğu gibi birden fazla anlama gelebiliyor. Ancak İngilizcenin diğer dillerden ayrıldığı nokta ise bir kelimenin farklı anlamlarının birbirine zıt olabilmesi. Bir bakıma İngilizce çeviri yapmanın zorluklarından biri de budur. Çevirdiğiniz metni yazan kişinin ne dediğini anlamak ve kelimelerin doğru anlamını bulabilmek için tüm İngilizce cümleleri okumanız gerekir. Yine benzer şekilde bu durum, aldığınız bir İngilizce testte de sizin kafanızı karıştırabilir. Bir kelimeyi öğrenirken onu nerede kullanacağınızı da öğrenmeniz gerekir ki yanlış anlaşılmalara mahal vermeyesiniz.
- Apology: Bir hareket veya söz için özür dileme veya mazeret; savunma.
- Aught: Tamamı veya hiçbiri.
- Bill: Ödeme veya fatura.
- Bolt: Güvenceye almak veya kaçmak; terketmek.
- Bound: Bir yere gitmek veya bir yere gidememek.
- Buckle: Birleştirmek veya kırmak.
- Cleave: Birleştirmek veya ayırmak.
- Clip: Bağlamak veya ayırmak; bağlantıyı kesmek.
- Consult: Akıl danışmak veya akıl almak.
- Continue: Bir işi/hareketi yapmaya devam etmek veya bir işi/hareketi askıya almak.
- Custom: Sıradan/alelade veya özel muamele.
- Dike: Set/bent veya hendek.
- Discursive: Tutarsız veya tutarlı.
- Dollop (İngiliz İngilizcesi): Çok miktarda veya az miktarda.
- Dust: Serpmek veya almak.
- Enjoin: Dayatmak veya yasaklamak.
- Fast: Süratli veya bir yere takılıp kalmış.
- Fine: Mükemmel veya kabul edilebilir.
- Finished: Tamamlanmış veya yok olmuş.
- First degree: Bir cinayet veya benzeri durumda en yüksek veya yanık veya benzeri bir durumda en düşün derece.
- Fix: Düzeltmek veya kesmek.
- Flog: Sürekli desteklemek veya yermek; eleştirmek.
- Garnish: Süslemek veya haczetmek.
- Give out: Sağlamak; temin etmek veya sona ermek; tükenmek.
- Go: İlerlemek ve başarmak veya zayıf düşüp başarısız olmak.
- Grade: Bir eğimin açısı veya yatay bir pozisyon.
- Handicap: Kalite ve eşitliği sağlamak için verilen avantaj veya eşitliği bozmak için verilen dezavantaj.
- Help: Yardım etmek veya engellemek/kısıtlamak (negatif cümlelerde).
- Hold up: Desteklemek veya kösteklemek.
- Lease: Kiraya vermek veya kiralamak.
- Left: Geride kalan; terk edilen veya ayrılan.
- Let: İzin vermek veya engellemek.
- Liege: Efendi veya kul.
- Literally: Gerçek veya sanal.
- Mean: Sıradan veya mükemmel.
- Model: Örnek veya kopya.
- Off: Devre dışı bırakmak veya devreye sokmak.
- Out: Görünür veya görünmez.
- Out of: Dışarısı veya içerisi.
- Overlook: Denetlemek veya savsaklamak.
- Oversight: Gözetim veya gözden kaçırma.
- Peer: Asilzade veya eşit.
- Presently: Şimdi veya yakında.
- Put out: Bitirmek; sonlandırmak veya yaratmak.
- Puzzle: Bir problem veya onun çözümü.
- Quantum: Çok büyük veya en küçük enerji birimi.
- Quiddity: Esas veya önemsiz nokta.
- Quite: Bir bakıma veya tamamen.
- Ravel: Bağlamak veya çözmek.
- Refrain: Sakınmak veya tekrarlamak.
- Rent: Kiralamak veya kiraya vermek.
- Rock: Hareket ettirilemek bir taş veya benzeri bir obje veya sallantıdaki belirsiz bir durum.
- Sanction: Onaylamak veya boykot etmek.
- Sanguine: Neşeli veya kana susamış.
- Scan: Dikkatle okumak veya göz atmak.
- Screen: Ortaya koymak veya gizlemek.
- Seed: Tohum ekmek veya tohum biçmek.
- Shop: Bir şey almak veya bir şey satmak.
- Skin: Örtmek veya soymak.
- Skinned: Deriyle kaplı olmak veya derisi yüzülmek.
- Splice: Katılmak veya ayrılmak.
- Stakeholder: Hissedar veya kayyım.
- Strike: Vurmak veya vurmaya çalışırken ıskalamak.
- Table (İngiliz İngilizcesi): Önermek veya feshetmek.
- Temper: Yumuşatmak veya güçlendirmek.
- Throw out: Ortadan kaldırmak veya ortaya atmak.
- Transparent: Görünmez veya apaçık.
- Trim: Rötuş atmak; fazlasını çıkarmak veya birşeyler eklemek.
- Trip: Seyiretmek veya tökezlemek.
- Unbending: Katı veya gevşek.
- Variety: Belli bir çeşit veya birden fazla çeşit.
- Wear: Dayanmak veya bozulmak.
- Weather: Başa çıkmak veya yıpranmak
- Wind up: Bitirmek veya başlamak.
- With: Beraberinde veya karşısında.
https://englishninjas.com/blog/tr/ingilizcede-farkli-anlamlari-birbirine-zit-olan-75-kelime/
Leave a Reply