
2002’de nüfus 65 milyon, milli gelirimiz 250 milyar dolar civarındaydı. 2020’de nüfus 85 milyon, milli gelir 750 milyar dolar. Yani yirmi yılda 500 milyar dolar üretmişiz gibi. Gelir adaletsizliği göstergelerine göre nüfusun en zengin beşte biri bu gelirin yarıya yakınını almış.
Yani kabataslak ürettiğimiz gelirin 250 milyar dolarını 15 milyon kişi paylaşmış. Bu gelirin üretiminde hesaplanamayan toplumsal ve çevresel tahribat olduğunu da unutmayalım. Yani elde ettiğimiz gelirin maliyeti hesapladığımızın çok üzerinde. Bu da ayrı bir adaletsizlik yarattı.
Peki bu 250 milyar dolarla ne yaptık? Pek çok alanda gelişme olmakla birlikte, gelişmenin yatırım boyutu yani inşaat üzerinden gelirimizi harcadık. Öğretmen sorununu değil okulları, sağlık sistemini değil sağlık binalarını, ulaşım sorununu değil karayolu altyapısını önceledik.
Üstelik gelinen aşamada barınma, sosyal donatılar, yaşanabilir şehir, sürdürülebilir çevre konularını da tam çözemedik.Bu sebeple, iktisadi ve toplumsal açıdan yapı yapmadan eldeki altyapıyı daha verimli kullanmaya ve insana yönelik yapısal dönüşümleri adaletle yapmamız yaşamsal.
Leave a Reply