
Dijital dönüşüm son zamanlarda neredeyse tüm işletmelerin önceliği haline geldi. Bu kavramın olgunun gelişigüzel kullanımının, bizi rahatsız eder hale geldiğini söyleyebiliriz. Konu hakkında derinlemesine bilgi ve tecrübe sahibi olan- olmayan, birçok kişi dijital dönüşüm üzerine fikir belirtiyor. Bu trende ek olarak, kuramsal ve çoğunlukla yurt dışındaki benzer şirketlerden alınmış sığ uygulamalar; Türkiye’deki şirketlerde dijital dönüşümün gerektiğince anlaşılmasını ve doğru şekilde uygulanmasını önüne geçiyor. Dolasıyla, tam özümsenemeyen dijital dönüşüm ülkemizdeki yayılımı maalesef sınırlı kalıyor.
Stanford University Dijital Ekonomi direktörü Erik Brynjolfsson, bir röportajında işletmelerin dijital dönüşümü uygulayabilmeleri için bu kavramın doğasını ve içeriğini tam anlamıyla sindirmeleri gerektiğinden bahsediyor.
Covid-19 ve varyantlarının iki yılı aşkın bir süredir sebep olduğu koşullar şirketlerdeki dijitalleşme algısı ve hızını önemli ölçüde etkiledi. Örneğin, işletmelerin muhtelif yazılımlar aracılığıyla toplantılarını sıklıkla çevrimiçi olarak gerçekleştirdiklerini gözlemledik.
Evden çalışmayı sağlayan araçların üretkenliğe etkisi pek çoğumuz için aşikardır. Lakin, dijital dönüşümün uzaktan işbirliği araçlarının ötesinde sistem, organizasyonel ve süreç bileşenleri içerdiğini göz önünde bulundurmak gerekir.
PwC’nin yaptığı, 9 ana sektörden ve 26 ülkeden 2000’in üstünde katılımcının yanıtladığı 2016 Global Industry 4.0 Survey’de yatay ve dikey entegrasyonun dijital dönüşümle ilişkisi tanımlanmıştır. Bu araştırmaya göre, Endüstri 4.0 kapsamında işletmelerin tüm süreçleri dikey olarak entegre bir ağ şeklinde optimize edilebilir. Yatay entegrasyon ise şirketin iç operasyonlarından öte gitmelidir.
Bir işletmenin dijital dönüşümden tam anlamıyla faydalanabilmesi için, ”yatay ve dikey” entegrasyonu tüm bileşenleriyle ve koordineli olarak uygulaması gerekir.
Yatay ve dikey entegrasyon ne demektir?
Yatay Entegrasyon
Hammadde temininden başlayıp; üretim, dağıtım kanalları ve satış sonrası hizmetlerine kadar uzanan tedarik zincirinin bütünleşmesidir. Bir dijital dönüşüm uygulamasının başarısı, bu yatay değer zincirde yer alan tüm bileşenlerini kapsamasına bağlıdır.
Dikey Entegrasyon
Bir işletmede; stratejik planlama, pazarlama, satış, satın alma, ürün yönetimi, üretim, lojistik ve satış sonrası hizmetler gibi işlevlerinin birbirlerine uyumlu olarak çalışmasıdır. Benzer şekilde, dijital dönüşüm başarısı aynı zamanda bu dikey tamamlayıcı zincirde yer alan tüm bileşenleri de içermesine bağlıdır.
Şirketler dijital dönüşümün temel bileşenleri olan sistem, insan ve bağlı süreçleri koordineli bir şekilde yönetmelidir. Bütünleşik bir bilişim sistemleri altyapısı, analitik / veri yönetimi kökenleri ve iş süreçleri mühendisliği yeterli olgunluk seviyesine erişmemiş işletmelerin etkili bir dijital dönüşümü hayata geçirmeleri olası değildir.
İşletmeler, dijitalleşme yolculuklarında kimi zaman farklı hedefler gözetebilirler. Bazıları yatay entegrasyona ağırlık verip; kaynaklarını şirketin ana yetkinlikleri dahilinde iş ortaklıkları inşa ederek uçtan uca bir değer zinciri yaratmaya harcarken, diğerleri de kaynaklarını çoğunlukla şirket içi yetkinliklerin gelişimine yönlendirerek, dikey entegrasyona ulaşmayı amaçlarlar.
Dijitalleşme karmaşık sistem, süreç ve kaynak yönetimi yetkinlikleri gerektiren meşakkatli bir dönüşümdür. Michael Schuldenfrei, “Horizontal and Vertical Integration in Industry 4.0” isimli makalesinde dijital dönüşümün önemli unsurlarından bahsetmiştir.
Biz de yerel ve küresel tecrübelerimiz dahilinde, dijital dönüşüm uygulamalarında aşağıdaki benzer dört unsurun önemli rol oynadığını gördük.
Paylaşım kültürüne önem vermek. Dijital dönüşüm veri ve bilgi paylaşımını gerektiriyor. Başarı göstermek için saydam bilgi paylaşımı elzemdir. Ülkemizdeki işletmelerde, bilgi paylaşımında saydamlık hususu sıkıntılı olagelmiştir. Bu yüzden, işletmelerimizde bu sahada kültürel bir değişime, hatta evrime gereklilik duyuluyor. Fakat, genellikle kültürü evrimleştirmek sistem ve süreçleri entegre etmekten çok daha zordur.
Bilgi güvenliği ve gizliliğini göz ardı etmemek. Mevcut işletmeler genellikle dışa kapalıdırlar. Gelgelelim, dijital dönüşüm şirketlere özgü verilerin kurum dışında; tedarikçiler, alt yükleniciler, iş ortakları ve müşterilerle paylaşımını gerektirir. Bu mertebedeki şeffaflık, üretim süreçlerinde esneklik ve çeviklik sağlasa da bununla birlikte süreçteki iştirakçilerin veri güvenliği ve gizliliği boyutunda tehditler ortaya çıkarır.
Yatırım bütçesini iyi planlamak. Dijital süreçleri olgunluğa erişmiş işletmelerde toplanan ve işlenen verinin hız ve hacmi geleneksel işletmelere kıyasla oldukça yüksektir. Bu tür işletmeler bilişim alt yapılarına çok miktarda yatırım yapar. Bu yatırımlar, özellikle gelişmekte olan ülkelerde halihazırda kısıtlı olan yatırım bütçelerine göz ardı edilemez bir yük gerektiriyor.
Koordinasyon gerekliliğini ihmal etmek. Dijital işletmelerin üretim ve bilişim altyapıları girift ve hatta iç içe geçmiş olur. Bu yüzden, bu tür işletmeler birbirinden ayrık sistem ve süreçlerin eşgüdümünü sağlamak için olması gerekenden fazla kaynak ve zaman ayırmak durumunda kalır.
Bu aralar, birçok kişi dijital dönüşüm üzerine yüzeysel ve tek düze örneklerle fikrini beyan ediyor. Tecrübeye dayanmayan ve ülke için uygulanması mümkün olmayan yöntemlerin önerilmesi, dijitalleşmenin hafife alınmasına neden oluyor.
Dijital dönüşüm; sistem, insan ve süreç unsurlarının içinde olduğu, uygulama ve saha tecrübesi gerektiren karma bir ‘’mühendislik ve yönetim’’ eylemidir.
https://hbrturkiye.com/blog/dijital-donusum-egilimlerin-otesine-gecebilecek-miyiz
Leave a Reply