Posted by: bluesyemre | April 11, 2022

İş ve Özel Hayatınızda Empati Kurabilmek

Empati hepimizin yaşamında önemli rol üstleniyor. Başkalarının ne hissettiğini, durum ve davranışlarının altında yatanı anlamamızı sağlıyor. Genellikle yalnızca kişisel hayatla anılsa da aslında empatinin iş hayatında da çok önemli bir yeri var.

Özellikle eşit ve kapsayıcı bir çalışma ortamı yaratmak isteyen işverenlerin öğrenmesi gereken en önemli becerilerden biri de empati. Ne yazık ki çok uzun süre empatinin iş yerine ait olmadığı, iş yerindeki herkesin “katı” olması gerektiği, duygulara yer olmayan bir yer gibi bir algı iş dünyasına hakim olmuş vaziyette. Fakat empatinin iyileştirici etkisi, iş yerinde de çok net bir şekilde görülebilir.

Empatinin bulunduğu kurumlarda daha az stresli bir ortam olduğu ve çalışan moralinin daha yüksek olduğu çalışmalarla kanıtlanmış. Empatinin tek faydası bu da değil elbette. Düşünüldüğünde, sistematik değişiklik gereken konularda bu değişikliklerin yapılabilmesi için yine sistematik bir değişiklik gerekiyor. Empati tam olarak burada devreye giriyor.

Eşit ve kapsayıcı iş ortamlarının önemi, geçtiğimiz 10 yılda özellikle anlaşıldı. Eşitlik, çeşitlilik ve kapsayıcılığın norm olduğu kurumlar yaratma konusunda da liderlere büyük bir görev düşüyor. Üstelik bu unsurların birinin bile eksik olduğu yerde diğerinin olması aslında faydadan çok zarara sebep olabiliyor. Bu nedenle farklılıkları ve çeşitlilikleri sağlam bir temelin üzerine oturtup, bu konuda insanları bilgilendirmek gerekli. Bunların altında yatan sebepler de açıklanmalı. Değer yaratacak bir kültür temelinde adım atılmalı. Çeşitliliğin sağlandığı yerde kapsayıcılık olmaması veya bu kavramların yalnızca belirli bir kesim için gözetilmesi de gelişme karşıtı bir etki yaratıyor. Kapsayıcılık ve çeşitlilik, bir işletmenin her düzey ve alanında gözetilmelidir. McKinsey & Company, yönetici ekiplerindeki çeşitliliği incelediği raporunda, kârlılığın ve değer çıktısının oranının iyileştiğini açıklıyor.

Böyle bir şirket kültürü oluşturmanın yolu da empatiden geçiyor. Şöyle ki, empatinin olduğu bir çalışma ortamında, çalışan etkileşimi de artacağı için, işletmenin başarı oranı da yükseliyor. Birbirlerinin hassasiyetlerine dikkat eden çalışanlar, birbirlerine güveniyor. Daha yakın ilişkiler kurabiliyor. Ayrıca insanlar, kendileri için çaba sarf eden insanların liderliğinde çalışmayı tercih edeceğinden, empatinin bir liderde olmazsa olmaz bir özellik olduğu da daha belirgin oluyor.

Empati yaratmak ve çalışanların empati düzeyini artırmak

Bugüne kadar tam olarak empati oluşturamamış ancak oluşturmayı isteyen liderlerin ve işverenlerin elbette ki atacak birkaç adımı var. Her ne kadar başta basit gözükse de bu temel ve basit çabalarla işletmelerde hem çalışanların empatisini artırmak hem de çıktılara yönelik pozitif geri dönüş alabilmek mümkün.

Dinlemek. Bu konuda yapılmış araştırmalar, farklı arka planlardan gelmiş, farklı deneyimlere sahip insanları dikkatlice dinlemenin, anlattıklarına özen göstermenin, kişideki empati düzeyini etkilediğini gösteriyor. Bu nedenle yüz yüze iletişimden kaçmamak gerek. İş arkadaşlarınızla, çalışanlarınızla, müşterilerinizle konuşmalarınızda onları dinlemeniz, bu kişilerin duygu ve düşüncelerinin değerli olduğunu düşünmesini sağlayacak, böylelikle bir güven ve saygı ortamı oluşturulabilecek.

Saklanmamak, erişilebilir olmak. Kapının daima açık olması klişesinin klişe olmasının bir sebebi var. Birilerinin gelip konuşabilmesi, konuştuğunda kendisine vakit ayrıldığını görmesi çok önemli. Ayrıca burada meraklı olmak da bir nebze önemli. Meraklı kişiler doğal olarak karşı tarafa karşı empatili yaklaşabiliyor. İnsanlara soru sormak, onlar hakkında bilgi edinmek, karşıdakiyle bir bağ kurulmasını sağlıyor.

Açık görüşlülük. Empati kurabilmek için kişinin önyargılardan ve stereotip düşüncelerden sıyrılması gerek. Özellikle çok sayıda farklı insanın bir arada bulunduğu iş ortamlarında hızlıca yargıya varmadan, herhangi bir varsayımda bulunmadan karşıdakini dinleyebilmek önemli.

Sürekli soru sormak. İnsanlar bazen önyargılarının farkında olmayabiliyor. O nedenle sürekli soru sorarak nerede durduğunu fark etmek, yapılan hataları gözlemlemek, karşıdakinin neler hissettiğini anlamaya çalışmak, empati oluşturmanın en önemli basamaklarından biri.

İnsan Odaklı Sosyal Girişimlerde Empatinin Yeri

Sosyal girişimler geçtiğimiz son on yılda bilim insanlarının da epeyce dikkatini çekti. Böylece bu alana yönelik yapılan çalışmaların sayısı da arttı. 2014’te yapılan bir araştırmaya göre girişimin ve girişimciliğin başarısının, kişisel motivasyonlarla itki bulduğu anlaşıldı. Bunun anlaşılmasıyla birlikte de soruların odağı, hangi kişisel motivasyonların sosyal girişimleri yönettiği oldu.

Sosyal girişimleri “geleneksel” girişimlerden ayıran en kilit nokta, sosyal girişimlerin toplumsal endişeleri odağına alması. Buna ek olarak bu konuda yapılan çalışmalar, sosyal girişimlerde ahlaki yükümlülüğün ve empatinin düzeyinin de daha yüksek olduğunu buldu. Tüm bu veriler ışığında, sosyal girişimcilerin kişisel motivasyonlarının, sosyal etki yaratmak açısından elzem olduğunu ortaya koyuyor.

Chandra ve Shang tarafından 2017’de yapılan bir araştırmada, sosyal girişimcilerin motivasyonun arkasında aslında bu girişimcilerin geçmişinin etkilerinin yattığı ortaya çıkıyor. Geleneksel bir girişimci, yaşadığı önemli bir olaydan sonra odağını sosyal bir girişime çevirebiliyor. Ayrıca kişinin içinde bulunduğu özel durumlar da bir sosyal girişim yapmasına katkıda bulunuyor. Bu konuda çok daha fazla araştırma yapılması gerekse de elimizdeki veriler kişisel değerlerin bir girişimin oluşmasında çok önemli bir rol oynadığını gösteriyor.

Empati, her şeyin en odağında duruyor. Sosyal girişimler her ne için yapılmış olursa olsun, insanın odak olduğu girişimlerde bir başka insanın empati duymasıyla başlıyor. Empati, bir sosyal girişimcide olması gereken en ayırıcı özellik olarak diğerlerinin arasından sıyrılıyor.

Empatiyi Bir Şirket Kültürü Olarak Benimsemek

Empatinin bir şirketin kültürünün temelinde olması demek, bu kurumun işlerinde de ortaya çıkması, aynı zamanda bunu başkalarına da göstermesi anlamına geliyor. Benim de içinde bulunduğum Eğitim Teknolojileri sektöründe bunun ne kadar önemli olduğu özellikle ortaya çıkıyor. Söylenen her bir söz, üretilen her bir çıktının bir ayağının empati olması gerekliliğini de bu şekilde öğrendim.

Çocuklar için bir uygulama geliştirirken direkt olarak empati kurduğunuzu ve kurmanız gerektiğini anlıyorsunuz. Zaten tasarım odaklı düşünmenin ilk ve en önemli basamağı, kullanıcıyla empati kurmak. Empati sayesinde bir çocuğun, özellikle de özel ihtiyaçları olan bir çocuğun nasıl düşündüğünü anlamaya çalışmakla bitmiyor iş. Bir süre sonra beyninizdeki bağlantıları yeniden kurmuş, perspektif kazanmış oluyorsunuz. Bu perspektifle gelen kazançlarsa saymakla bitmez. Bu nedenle ürünlerimizin playtesti sırasında çocukları yönlendirmeden, onların özgür iradeleriyle neler yaptıklarını gözlemlemek, bize onların hayatına dair bir pencere açıyor. Bu pencereden görünenler de ancak empati kurularak anlamlandırılabiliyor.

Empatinin bir şirket kültürü olması ve tepeden inme şeklinde öğrenmek yerine kurumun DNA’sına yazılmasının gerekliliği de burada anlaşılıyor. Bir grup insan için sorun olan bir şeyi çözerken empati olmazsa olmaz. Özellikle de insan odaklı sosyal girişimlerde. Bu noktada kurumların kendi varsayımlarını bir kenara bırakması, karşısındakinin ihtiyaçlarını anlamaya çalışması gerekiyor. Empatinin yapılmadığı bir yerde sorun daha da artabilir, çözülemeyebilir, bulunan çözüm işe yaramayabilir. Bir kurumun evergreen olabilmesi için de çok önemli empati.

İşletmelerin sürdürülebilirliğinden bahsedilirken hep ortaya kurumsal sosyal sorumluluk projeleri atılır. Bunun bir sebebi de kurumsal sosyal sorumluluk proje ve çalışmaları, işletmenin çalışanları ve dışarıdaki paydaşlarıyla etkileşimde olması, bir nevi empati kurması, bu taraflara fayda sağlaması. Görüyoruz ki işletme kültüründe empatinin yeri olan kuruluşlar dışarıdan daima daha iyi algılanır, daha iyi iletişim kurar, daha sürdürülebilirdir.

Yapılan bir araştırmada, küçük çocukları müze gezileri gibi kültür ve eğlence aktivitelerine götürmenin, bu çocuklar üzerindeki etkilerini incelemişler. Sonuçlar göstermiş ki bu etkinliklere katılan çocuklarda, farklı kültürlere ve farklı insanlara karşı olan empatide bir artış gözlenmiş. Çocuklar daha açık fikirli olmaya başlamış.

Herkesin empati düzeyi farklı. Ancak yine de ortak bir nokta bulunması mümkün. Daha eşitlikçi ve kapsayıcı bir çalışma ortamı oluşturmak, sunulan ürün ve hizmetlerin de aynı şekilde kapsayıcı olmasını isteyen işverenlere ise bu konuda oldukça büyük bir sorumluluk düşüyor. Kullanıcı deneyiminden tasarıma, çalışanların mutluluklarından güvenlerine birçok konuda empati temelli adımlar atmak gerekiyor.

Araştırma sonuçları empatinin gerçekten de kişiden kişiye geçebilen, tabiri caizse bulaşıcı bir şey olduğunu gösteriyor. Kendinizden başlayarak, oturmuş oturmamış bütün sistemlerin içerisine empatinin konulması, elde edilen çıktıların daha faydalı olmasına, çalışanların daha mutlu olmasına, daha kârlı bir iş planı edinmeye giden yol.

Eğitim Teknolojilerini Empati Temelinde Kurgulamak

Empatinin hem hayatımızda hem de şirket kültüründe merkezde olması gerekliliği, özellikle insan odaklı sosyal girişimlerde bunun çok daha geçerli olduğundan bahsettik. Empatinin bulaşıcılığından faydalanılarak empatiyi hayatımızın temeline oturtmaya çalışmalııyız. Bunun da en iyi yolu elbette ki eğitimden başlamak.

Özellikle Covid-19 ile birlikte eğitimin aksaması, insanların alternatif eğitim kaynaklarına yönelmesine sebep oldu. Bunun birçok götürüsünün yanında inanılmaz büyük kazanımları da oldu. Empati yapılarak eğitimde ihtiyaçlar tekrar gözden geçirildi. Özellikle özel eğitim ihtiyacı olan ve bu hizmetlere halihazırda kısıtlı erişimi olanlar içinse durum biraz daha zorlaştı.

Empatinin sosyal girişimlerin temelinde olması çok doğal bir uzantı gibi görünse de finansal kaygılar ilerlemenin önüne geçebiliyor. Odak kayıyor, empatiden uzaklaşılıyor. Çoğunluğun konforuna ve özelliklerine göre geliştirilmiş veya ortaya atılmış girişimler odaklarını büyümeye çeviriyor, fakat özel eğitim hizmetlerine kısıtlı erişimi olan azınlık veya çoğunluk kitleler gölgede kalıyor.

Kapsayıcılığı kaçırmamak, herkese eşit fırsat sunmak adına geliştirilen eğitim teknolojilerinin temelinde empati yatması gereklidir. Bir kişinin hikayesi binlercesine ilham olabilir çünkü insanlar için empati bulaşıcıdır. Geliştirilen eğitim teknolojisinin kalbinde empati yatması hem bu teknolojinin başarısında hem de alınacak çıktının faydasında büyük bir artış sağlayacaktır.

https://hbrturkiye.com/blog/is-ve-ozel-hayatinizda-empati-kurabilmek


Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Categories

%d bloggers like this: