
Fiziksel dünyadan dijital hayata göç ettik ve etmeye devam ediyoruz. Şirketler, çalışanlar, gençler ve yaşlılar kısacası hepimiz artık bu yolu yürümek zorunda olduğumuzu biliyoruz. Her gün biraz daha gelişen teknoloji, pandemiyle birlikte zirveye çıktı ve artık günlük hayatımızı neredeyse bir internet bağlantısına ihtiyaç duymadan idame ettirmemiz çok zor gözüküyor. Bu denli büyük bir değişim ve gelişim beraberinde yeni kavramların da ortaya çıkmasına neden oldu.
Pandemi sonrası işimiz omzumuza astığımız bilgisayarda, hobilerimiz birkaç uygulamada, sevdiklerimiz ise cep telefonlarımızda oldu. Biz ise her yerdeyiz. Artık pek çoğumuz, gönüllü birer dijital göçebeyiz. Okullarımız, işimiz, sosyal yaşamımız kısacası hayatımızın çok önemli bir bölümü artık biz neredeysek orada…
Dijital göçebelerin sayısı tüm dünyada 35 milyonu buldu. Eğer dijital göçebeler bir ülke olsaydı, nüfus büyüklüğüne göre dünya genelinde 41. sırada olup Kanada ve Fas’tan hemen sonra yer alırdı. 28 ülke, altı ay veya daha fazla geçerliliği olan dijital göçebe dostu vizeler sunmaya başladı.
Peki kim bu dijital göçebeler? Dijital göçebelerin yüzde 49’u kadın, yüzde 51’i erkek. Popüler dört ülkede toplanıyorlar, bunlar ABD, Portekiz, Almanya ve Brezilya. Bu ülkelerin toplamı dünya genelinin yarısını oluşturuyor. Yüzde 47’si henüz 30’lu yaşlarında. En yaşlısı ise 72 yaşında. Dijital göçebelerin yüzde 37’si yüksek lisans derecesine sahip.
Dijital göçebelerin yüzde 66’sı üç ila altı ay arasında tek bir yerde kalmayı tercih ediyor. Çoğu dijital göçebe için altı ay en uygun dönem olarak belirlenmiştir. Dijital göçebelerin yüzde 80’i bir yerde üç ay ila dokuz ay arasında kalıyor.
Dijital göçebelerin ekonomiye kattığı değer yaklaşık 787 milyar dolar. Ayrıca dijital göçebeler Türkiye, Tayvan gibi ülkelerle hemen hemen benzer ekonomik katkılar sağlıyor. Eğer dijital göçebeler bir ülke olsalardı gayri safi milli hasıla sıralamasında dünyada 22. sırada olurlardı. Bu da aslında dijital göçebelerin görünmez birer ekonomi kahramanı olduklarını ıspatlıyor.
Dijital göçebelerin çoğu kendi işlerini yapıyor. Yüzde 17’si ise şirketler tarafından istihdam ediliyor ve bu oran pandemi sonrasında da uzaktan çalışma ile büyüyerek devam ediyor. Dijital göçebelik her ne kadar iş sahipleri üzerinden ilerliyormuş gibi görünse de, alınan yeni kurumsal kararlar ve salgın sonrası artan hibrit ve evden çalışma sistemiyle maaşlı çalışanlar için de gelecek vaat ediyor. Dijital göçebelerin yüzde 23’ü başka bir yere kıyasla evlerinde ya da konaklama yerlerinde çalışmayı tercih ediyor.
Dijital göçebeler arasındaki en yaygın meslekler pazarlama, bilgi teknolojileri, tasarım, yazarlık ve e-ticaret. Yüzde 14’ü ise mimarlık, tıp, hukuk, şehir planlama, mühendislik gibi dijital göçebeler ile pek de fazla ilişkilendirilmeyen mesleklere sahipler. Gün geçtikçe ve dijital göçebelerin sayısı arttıkça yeni meslek gruplarının da bu kervana katılacağını tahmin etmek pek de sürpriz olmaz.
Dijital göçebelerin aylık ortalama kazançları 1.875 dolar yani yıllık 22 bin 500 Dolar. Yaşam kararları özgürlük üzerine kurulu ve baktıkları iki ana faktör; yaşam maliyeti ile hızlı ve erişilebilir internet.
Dijital göçebeler çalışma tercihleri bakımından ikiye ayrılmış durumda. Bir kısım dijital göçebe odaklanmak için white noise, arka plan enerjisine ihtiyaç duyarken, diğer grup ise odaklanma için mükemmel sessizliğe gereksinim hissediyor.
Peki, bu konuyla ilgili gelecekte bizi neler bekliyor? 10 yılı aşkın süredir bu unvanla yaşayanlara artık evden çalışanlar, dünyayı gezmek isteyen emekliler ve online eğitim alan çocuklara sahip ebeveynler katıldı. Fakat burada belirtmeliyiz ki; okul çağında çocukları olan ebeveynler için dijital göçebelik biraz daha uzak bir kavram ve bu kervana en son kendilerinin katılmasını bekliyoruz. Bu durum oldukça normal, çünkü okula giden çocuklar için yerleşik hayatın önemi tartışılmaz… Ancak bunun da kırılması imkansız değil. Mekandan bağımsız, seyahatin sık olduğu bir çocukluk çağının yetişkinliğe geçişte katacağı vizyon elbette oldukça üst düzeyde. Online eğitim gibi imkanların da bu durumu kolaylaştıracağı açıkça ortada.
Sonuç olarak dijital göçebeler kendilerine ait bir ülke olma yolunda ilerliyor. Yaşanan en temel sorun bu yolu nasıl yürüyeceklerini bilmemeleri ve birbirlerini kolayca bulamamaları.
Dijital göçebelik, yaşam tarzıyla doğrudan ilgili bi kavram. Dolayısıyla bu yolda ilerlemek için yaşam tarzını değiştirmek ve doğru platformlarla ilerlemek gerekiyor. İşte Freelanders da en başta ajans olarak bize gelen bir iş iken şimdi kurucu ekibinde olduğumuz, bu amaca hizmet eden bir oluşum.
Freelanders, yeni dünyanın açtığı bir yol aslında. Özgür, dünyayı gezen, eğitimli, kültürlü dijital göçebeler için harika bir buluşma noktası! Hem sosyal hayat, hem de profesyonel yaşam buradan akıyor. İş ortağınızı da Freelanders üzerinden bulabiliyorsunuz, şehrin en iyi bagel’ını yapan dükkanını da… Bunların yanı sıra buluşmalar da sosyal hayatı besleyen unsurlar arasında yer alıyor elbette…
Freelanders aslında bir kapı açıyor. Instagram, Facebook, Linkedin, Twitter gibi popüler sosyal medya kanallarından farklı olarak kişilerin kendilerini daha yalın bir şekilde ifade etmesini sağlayan, hobilerinizin iş yaşamınızla bir araya geldiği bir yol.
https://hbrturkiye.com/blog/yeni-cagin-cip-dalgasi-dijital-gocebeler
Leave a Reply